28 Mayıs 2010
İki yıl kadar önce bir arkadaşımın evinde akşam yemeğinde belediyede çalışan bir kadınla tanıştım.
Bana Başbakan’ın İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında kendi ve aile fertleri için villa yaptırmakta olduğunu söyledi.
Nerede, diye sordum. Söylemedi.
“Mimarı arkadaşım. Başının belaya girmesini istemem” dedi.
Israr etmedim. Etseydim belki söyleyecekti. Araştırsaydım da bulabilirdim. Boğaz’da beş altı villalık fazla inşaat yoktur. Ama araştırmadım ve gazeteye haber bile vermedim.
Genel olarak konuşacak olursak...
Kullanılamayacak haber kumarda kazanılmış para gibidir, insanı tedirgin etmekten başka bir şeye yaramaz. En iyisi ona sahip olmamaktır.
Açık söylemek gerekirse, Başbakan bizi sindirmişti. Korku en iyi bekçidir derler. Korku, kimsenin müdahalesini gerektirmeden, kendi sansürünü uygular.
Türkiye’de gazeteciler olarak iki gruba ayrıldık: Başbakan’ın tarafını tutan ve korkusu olmayanlar, karşısında olan ve her habere kan tahlili yapmak zorunda olanlar. Yargıçlar vicdanları ile cüzdanları arasına sıkıştılar, gazeteciler de yağcılık ile yılgınlık arasına.
Ne onlar doğru dürüst habercilik yapabiliyorlar, ne de biz, ama işin o tarafı gümbürtüye gidiyor.
Gel zaman git zaman villalar bitti. Başbakan ve ailesinin bazı fertleri duvarlarla korunan bu evler topluluğuna taşındı.
Başbakan, her yıl olduğu gibi bu yıl da mart başında servet beyannamesini açıkladı. Başbakanlık internet sitesinde yer alan servet beyannamesindeki gayrimenkuller arasında ne kendinin ne de akrabalarının oturduğu villalar yok. Başbakan’ın bütün servetinin üç milyon lira civarında olduğu görünüyor. Yani serveti falan yok. Dürüstlük sembolü rahmetli Bülent Ecevit’ten biraz daha zengin, o kadar.
Villalar Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’na seçilmesiyle tekrar gündeme geldi ve galiba artık düşmeyecek.
Anladığım kadarıyla Kılıçdaroğlu’nun siyasi platformunun ana öğelerinden biri AKP’liler zenginleşirken halkın yoksullaştığı iddiası olacak ve “havuzlu villalar” bu olgunun sembolü haline gelecek.
Belki de bir açıklaması vardır
O zaman umarım, Başbakan’ın günahına girmemek için, Kılıçdaroğlu bu villaların statüsünü açıklığa kavuşturur. Belki de olayın masum bir açıklaması vardır.
Bunlar kimin mülkiyetinde? İçinde kimler oturuyor? Arsası ne zaman, kaç paraya alındı ve bu muamele için ne kadar vergi ödendi? Villalar kaça mal oldu? Dürüstlük Kılıçdaroğlu’nun bu soruların cevaplarını bulması ve açıklamasını gerektirir.
Boğaz’da beş villa herhalde en az on milyon dolar eder. Bu miktar Erdoğan’ın servet beyannamesinde gösterdiği miktarın beş-altı mislidir. Eğer villalar doğrudan veya dolaylı olarak Başbakan’a aitse veya ait olduğuna dair güçlü karineler var ise o zaman Erdoğan’ın açıklaması gereken şeyler var.
Değilse o zaman açıklama zorunluluğu Kılıçdaroğlu’na geçer.
Google’dan Haber Sitelerine Darbe
9 yıl önce
0 yorum:
Yorum Gönder